Suskunluk, duyuların
yoğunlaşmasına yol açar -insanlar arasındaki sessizlik, iletişimin
çoğalmasını sağlar. Çünkü sessizliğin içinde, ikimizden ya da
üçümüzden daha büyük olan bir şeyi paylaşırız.
Sessizlikle uyur, sessizlikle
uyanırız. Sessizce gideriz, sessizce devam ederiz gündelik yaşantımızda.
Sessizlikle aslında sakinleşmeyi öğreniriz. Sakin kaldıkça ruhumuz dinlenir,
sözler acıtmaz, bazı şeyleri hatırlamamıza yardımcı olur. Sevdiğimizi,
sevildiğimizi hatırlatırken, sövdüklerimizi, ağır sözlerin yıkıntılarını, geride
bıraktırdıklarını unutturur. Unutturmaz da... hafifletir... Kötü olanı değil
iyi olanı, kalbinin güzelliğini hatırlatır sana. Sana "seni"
hatırlatır. Hatalıysan özrün, haklıysan uzlaşma yolunu gösterir.
Sessizlikte daha çok şey
izleyebiliriz. Sessizlikte geçmişi, bugünü ve geleceği görürüz. Konuşma
sırasında, her şeyi zaman içine ve genellikle de içinde bulunduğumuz ana
oturturuz. Hatalarımız, ağır laflarımız da burdan gelir. Konuşmak ''geçici bir
ölümsüzlük'' peşinde boşu boşuna koşmaktır. ''Ben varım'' çığlığıdır bu.
Sessizlik, zamanla ve sonsuzlukla olan ilişkimizin bilincidir. Sessizlik çok
boyutlu, çok duyumludur. Konuşma, beş duyumuzun ancak bazı deneyimlerini
aktarabilir. Sessizlik ise beş duyumuzla algıladıklarımızın toplamıdır, hatta
bundan da fazlasıdır.
Öte yandan insanı şaşırtan,
hayrete düşüren, tedirgin eden şey de, sessizliktir. Düzenlenmemiş olan şey,
yine sessizliktir. Tehlikeli ve bilinmeyen olasılıklar vaad eden şey, yine
sessizliktir. Kısacası bu sessizlik denen şey, şekilden şekile girer. Sizin
yönlendirmenizle şekil alır, ya mesafeleri arttırır ya da sıcacık bir şekilde
içinizi ısıtır. Elinizi telefona götürebilir, kar-kış dinlemeden yola çıkıp
yanına gitmenizi sağlayabilir.
Hem sorun, hem çözüm...
Sessizliği nasıl gördüğünüze
bağlı...
Sessizlik bir şeyin yokluğu değil,
her şeyin varlığıdır...
Kişisel not: Kimseyi sessizliğe
gömmeyin, sadece zaman verin.